13 Haziran 2015 Cumartesi

Çağdaş Taht Savaşları


George R.R. Martin 20 Eylül 1948’de Bayonne, New Jersey’de doğmuş. (1) Yüz yıl önce yaşasa ya da dünyanın bir başka yerinin insanı olsa Taht Oyunları kitapları yazılıp televizyon dizisi yine yapılabilir miydi? Bilimsel gelişmelerin kişilerden bağımsız olarak er ya da geç gerçekleşeceği söylenebilir. Ama bir sanat yapıtı kişiye bağlıdır. Tekrarlanamadığı gibi bir başkasınca aynı özgünlükte yaratılması da olanaklı değildir.
Martin’le ilgili Türkçe kaynaklar biraz sınırlı olsa da bilgi alınabiliyor. Taht Oyunları (A ) 850 sayfa 73 bölüm olarak Ağustos 1996’da, Kralların Çarpışması (A Clash of Kings) 504+488 sayfa 70 bölüm olarak Şubat 1999’da, Kılıçların Fırtınası (A Storm of Swords) 624+608 sayfa 82 bölüm olarak Kasım 2000’de, Kargaların Ziyafeti (A Feast for Crows), 504+504 sayfa 46 bölüm olarak Kasım 2005’te, Ejderhaların Dansı (A Dance with Dragons) 624+608 sayda 73 bölüm olarak Temmuz 2011’de orijinal baskılarıyla okuyuculara ulaşmış. Kış Rüzgârları (The Winds of Winter) ve Bahar Rüyası (A Dream of Spring) henüz yazılmamış. (2) Günümüzde yaşadığımız ilginçliklere bir örnek henüz yazılmamış kitaplarla ilgili bilgilerin de bulunabilmesi. (3) Bir liste verilip George R. R. Martin’in bu karakterlerin Kış Rüzgârları’nda bulunacağını doğruladığı belirtiliyor. Sansa Stark, Arya Stark, Arianne Martell, Aeron Greyjoy, Theon Greyjoy, Victarion Greyjoy, Tyrion Lannister, Barristan Selmy adları kitaba ve diziye uzak duranlar için bir anlam taşımayabilir. Etki alanına girenlerse epey iyi tanıyor olabilirler.
George-R.R.-Martin
Kitaplarının boyutları, yazarlığı hakkında söz söylemenin kolay olmayacağını gösteriyor. Öte yandan romanlarından yapılan dizi, ilgi gördükçe uzayarak sıradanlığa teslim olan diğerlerinden ayrılıyor. Sinemasal kaygılar güdüldüğü, bölüm sayısının sınırlı tutulduğu, başarılı bir sonuç için epey çaba harcandığı gözleniyor.
George R.R. Martin yazmaya çok genç yaşta başlamış. Komşu çocuklara canavar öyküleri satıyor, okuyormuş. Sonraları çizgi roman hayranı olmuş. Amatör dergiler için kurgu öyküler yazmaya başlamış. İlk profesyonel satışını da 1970’te 21 yaşındayken yapmış. “Kahraman” Galaxy’ye kabul edilmiş, Şubat 1971 sayısında yayımlanmış. Bunu diğerleri izlemiş. Aynı yıl Northwestern Üniversitesi’nde gazetecilik lisans eğitimini tamamlayarak yüksek lisansa başlamış. Vicdani retçi olarak 1972–1974 arasında alternatif hizmet yükümlülüğünü yerine getirmiş. 1973–1976 arasında satranç turnuvaları yönetmiş. 1976–1978’de gazetecilik bölümünde öğretim görevlisi olmuş. Bu dönemlerde yarı zamanlı olarak yazmaya da başlamış. 1975’te evlenmiş, 1979’da çocuksuz olarak boşanmış. Tam zamanlı bir  olmuş. Holywood’a taşınarak 1986’da televizyon için Alacakaranlık Kuşağı (Twilight Zone) için öykü editörü kadrosuyla göreve başlamış. 1988’de Güzel ve Çirkin (Beauty and the Beast) için yapımcılığı üstlenmiş. Televizyon işinde basamakları tırmanmış. 1977–1979 arasında Science Fiction & Fantasy Writers of America’da yöneticilik, 1996–1998 arasında da başkanlık yapmış. (4) Kendi romanları ve öykülerindeki çalışmalarına ek olarak bilim kurgu alanında derleme yayınlarının hazırlık süreçlerine katılmış.
Bir radyo konuşmasında senaryolarını verdiğinde yapımcıların hep: “Bu çok iyi, ama yapım maliyeti ayırdığımız bütçenin beş katı olur.” dediklerini söylemiş. 1990’lı yılların başlarında Orta Çağ İngiltere’sindeki Güllerin Savaşları’ndan esinlenen bir fantezi dizisine başlamış. Buzun ve Ateşin Şarkısı bir gecede başarı getirmemiş, ama güçlü dili seri ilerledikçe satışları patlatmış. 2011’deki televizyon dizisi uyarlamasıyla kitapları daha da büyük bir okuyucu kitlesine ulaşmış. Martin aynı yıl serinin beşinci kitabını, Ejderhayla Dans’ı yayımlamış. Dünyanın dört bir yanındaki okuyucular kitaba yönelince yeni birçok satan roman ortaya çıkmış.
Sık sık J. R. R. Tolkien’le karşılaştırılsa da Martin fantezi edebiyatta Yüzüklerin Efendisi yazarına göre daha farklı bir biçimde yazıyormuş. Martin’in Westeros’unda karmaşık yaşamlar süren ve kendi yollarından giden insanlar yaşıyormuş. Öykü akışları ustaca kuruluyormuş, Martin’in çok sevdiği satranç oyununda olduğu gibi. Bir eleştirmen onun için: “Martin bir edebiyat dervişi, karmaşık karakterleri ve canlı diliyle büyülüyor, en iyi masal anlatıcılarının gücüyle birdenbire yakalayıveriyor.” demiş.
Bir yazar olarak karakterlerine hiç acıması yokmuş, ana karakterleri ve diğer sevilenleri beklenmedik biçimde öldürüveriyormuş. Martin fantastik öykülerinde savaşın gerçekliğini yansıtmak için belirli bir sorumluluk duygusu taşıyormuş. Bir keresinde: “İnsanlar savaşlarda ölüyor. İnsanlar savaşlarda sakat kalıyor. Onların çoğu iyiler; sevilecek, ölmesini görmeyi istemeyeceğiniz insanlar.” açıklamasını getirmiş.(5)
….
game-of-thrones
Tayfun Atay, Game of Thrones dersleri başlığıyla, diziyle ilgili bazı değerlendirmeler yapmış: Tarihin önemli dönemlerinden birine, feodaliteye ilişkin son derece gerçekçi bir kurgu olduğunu, Avrupa Orta Çağı’nın feodal toplumsal yapısı ete ve kemiğe büründürülürken Hıristiyanlığın dışarıda tutulduğunu, bunun anlaşılabileceğini, Hıristiyanlığın fantastik edebiyat için uygun olmadığını, yansıtılan ortama uygun terimin ‘paganik feodalizm’ olabileceğini söylüyor. Parçalı siyasal yapıdan, mutlak gücü olmayan zayıf kraldan ve temel güç konumunda olan lordlardan söz ediyor. Ayrıca Roma’yı çağrıştıran köleci yaşam biçimlerinin, yağma ekonomisine dayalı göçer kabile örgütlenmelerinin, hatta ticaretle zenginleşerek kendi örgütlenmesini gerçekleştirmiş özgür şehir oluşumlarının bulunduğunu belirtiyor. Dizinin gerçekçilikten en uzak yanının en fazla ilgiyi çektiğini, pek çok yabancı eleştirmenin de dile getirdiği gibi cinselliğin diziye ilgiyi artırırken tarihsel inandırıcılığını zayıflattığını öne sürüyor. (6)
Washington Post’tan Anna Holmes’un diziyle ilgili bir değerlendirmesinden söz ediyor: “Dizinin tarihsel-antropolojik değerine ilişkin tartışmayı”, Martin’in “insanlık tarihinin kaydı düşülmüş bilimsel bulgularından alabildiğine” beslendiği ve “ön planda feodalitenin resmedildiği” tablonun “insanın iki milyon yıllık insanlaşma macerasının pek çok kesitinden fırça darbeleriyle” renklendiği yorumlarını getirerek sürdürüyor, örnekler veriyor. Buz Duvar’ın ötesinde yaşayan yabanılların “Marx’ın ütopyasını dayandırdığı” ilkel komünal toplulukları” çağrıştırdığını söylüyor. (7)
Anna Holmes yazısına George R.R. Martin’in çok sevilen “Buzun ve Ateşin Şarkısı” fantezi serisi üzerine kurularak olay yaratan televizyon dizisiyle ilgili birkaç noktayı belirterek başlıyor: “Kopmuş kafalar, içeriden çevrilen entrikalar, mitolojik yaratıklar, uzun ve karışık bir karakter listesi. Bir de çıplak kadınlar, bir sürüsü.” Dizideki erotizmin özgün öyküden saparak onu geriye ittiğini belirtiyor, uç durumlarla ilgili örnekler veriyor. Televizyon eleştirmeni Mo Ryan’ın dizinin “seks sahnelerini bazen karaktere ışık tutmak için kullandığı” ama çoğu kez bunlara yalnızca kadınları çıplak gösterme fırsatı olarak yer verdiği değerlendirmesini aktarıyor. Pop  yaratıcılarının içeriği öncelikle heteroseksüel erkek bakışına ve isteklerine göre belirlediğini vurguluyor. (8)
Game-Of-Thrones-tv-dizisi
Tayfun Atay, “Ateşin Kızı/Buzun Oğlu” başlıklı değerlendirmesinde de “Buz ve Ateşin Şarkısı” adındaki imgeler kişilere indirgenirse buzun John Snow, ateşin Daenerys Targaryen olacağı yorumunu getiriyor. Hollywood’un, karşılaştırmalı mitoloji alanının büyük ismi Joseph Campbell’e çok şey borçlu olduğunu, Türkçeye “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” adıyla çevrilen “The Hero of a Thousand Faces” adlı kitabında tüm kültürlerin kahramanlık efsanelerinde bulunan evrensel bir yaklaşımı tanımladığını söylüyor. Buna göre kahramanın üç aşamalı bir yoldan geçip ortaya çıktığını, önce sıradan yaşam koşullarından ayrıldığını, sonra zor ve tehlikeli bir sınavlar sürecinden geçtiğini, sonunda da bilgi, beceri, deneyim, güç kazanmış olarak döndüğünü aktarıyor. Bu yapılanmanın Arnold van Gennep ve Victor Turner’ın Geçiş Ritleri kavramına ilişkin kuramsal katkılarından beslendiğinin bilindiğini, Campbell’in kahraman monomitinin Yüzüklerin Efendisi, Yıldız Savaşları ve Matrix gibi filmler gibi Games of Thrones örgüsünde de bulunduğu duygusunu taşıdığını belirtiyor. Martin’in sevilen karakterleri öldürerek ve hemen her karakteri kahraman olduğu kadar canavar olarak da sunarak pek çok klişenin dışına çıkabilse de iki karakter, buz ve ateş için bunu yapmadığı yorumunu getiriyor. (9)
tv-dizilerinde-erotizm
….
Günümüzün yönetenleri tahtlarda oturmuyorlar. Ama taht savaşlarının daha insancıl, temel hak ve özgürlük kavramlarını koşulsuz dikkate alarak yapıldığı söylenebilir mi?
Jared Diamond’ın Ülker İnce’nin çevirisiyle Tübitak Yayınları’nın Popüler Bilim Kitapları arasında çıkan “Tüfek, Mikrop ve Çelik” çalışması arka kapakta “Neden Avrupalılar Amerika’yı keşfetti de Amerikalılar Avrupa’yı keşfetmedi?” sorusuyla başlayarak şöyle tanıtılıyor:
“Bu basit sorunun ardında insanlığın MÖ 11.000’den günümüze tarihi gizli. Fizyoloji profesörü Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik’te, aklımıza gelmeyen, geldiğinde çocukça bulduğumuz soruların yanıtlarını araştırırken, tarımın başlamasından yazının bulunuşuna, dinlerin ortaya çıkışından imparatorlukların kuruluşuna, tarihin seyrini belirleyen pek çok önemli adımı ayrıntısıyla inceliyor. İnsan toplulukları arasındaki farklılıkların, eşitsizliklerin nedenlerini, temellerine inmeye çalışarak sorguluyor; günümüz dünyasını biçimlendiren etkenlerin izini sürüyor… Biyoloji, jeoloji, arkeoloji, coğrafya gibi değişik bilim dallarından beslenen, ‘Batılı’ koşullanmalardan arınmış, geleceği gösteren bir tarih kitabı.”(10)
İnsanlık tarihinde barutun bulunmasıyla ortaya çıkan yeni ve büyük gücün, kitlesel kırımlara neden olabilen mikropların, doğaya egemenlikte yeni bir aşamaya geçilmesini sağlayan çeliğin çok özel önemleri olduğu söylenebilir.
Taht savaşlarının üç aşamasından da söz edilebilir mi? Sopalardan kılıçlara “mert” dönemler, barutun bulunmasıyla mertliğin bozulduğu “tüfek” dönemi, basınçlı su ve gözyaşartıcı gazın barışçı gösterilere de saldırarak insanları sindirip yıldırmak için kullanılabildiği “gaz” dönemi.
Edebiyat için Murphy yasaları arasındaki “Bir belgesel roman yazılıp yayımlanabiliyorsa artık konuyla ilgili yapılabilecek pek de bir iş kalmamıştır. O artık tarihsel bir romandır” önermesi tersten okunabilir mi? (11)
Olup bitenler anlatılamıyorsa, tarihsel bir roman yaşananların güncel bir kaydı olarak okunabilir mi?
….
Gaz kitleleri durdurmaya yetecek mi? Taipidos’ların öfkesi engellenebilir mi? (12)
gezi-protestolari-polis-devleti
Günümüz demokrasileriyle ilgili çok farklı görüşler var. Seçimlerde çoğunluğu ele geçirenin hiçbir sınır tanımadan istediğini yapabileceğini sanıp bunu savunan “oycular” da, sistem içerisinde yapıldığı için seçimlerin hiçbir işe yaramayacağını söyleyerek hiç katılmayan “koşulsuz boykotçular” da olabiliyor.
Günümüz toplumlarının uzlaşmasının ve yasallığının temel dayanaklarından biri olan seçimler, toplumun tüm kesimlerinin sorunları için gerçek bir çözüm olabilir mi, bilmiyorum.
taksim-de-eylemcilere-mudahale
Ama seçmenler çıkar sağlamaya, kontrol etmeye ve boyun eğmeyeni dışlamaya yönelik saldırgan politikalara sert tokatlar atmayı öğrenmezse, yaşamın ve geleceğin temel dayanağı olan sokaktaki insanı yerlerde sürükleyen basınçlı sular ve ağlatan gazlar kentlerden eksik olmayacak gibi görünüyor.
Tagged
Different Themes
Written by Lovely

Aenean quis feugiat elit. Quisque ultricies sollicitudin ante ut venenatis. Nulla dapibus placerat faucibus. Aenean quis leo non neque ultrices scelerisque. Nullam nec vulputate velit. Etiam fermentum turpis at magna tristique interdum.

0 yorum